Günal: Hukuk Torbaya Girdi, Adalete Güven Kalmadı!

Cumhur İttifakı Millet Aklı

 

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda 21.11.2015 Tarihinde Adalet Bakanlığı, HSYK, Danıştay Başkanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Anayasa Mahkemesi, Türkiye Adalet Akademisi ve Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İş Yurtları Kurumu 2015 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeler sırasında söz alan MHP Antalya Milletvekili Doç. Dr. Mehmet GÜNAL, Adalet adının sadece bakanlığın ve partinin adında kaldığını, kanunlarla yolsuzlukların üstünün örtüldüğünü söyledi. Yap Kanun, Boz Kanun, Olmadı yine yap kanun şekliyle, milletin adalete olan güvenin kalmadığını ifade eden Günal, raporlu hakim adına sahte imza atanı bakan neden Soruşturmuyor? Dedi.

 

Adalet Sadece Bakanlığın ve Partinin Adında Kaldı!

Geçen sene Adalet Bakanlığı Bütçe görüşmelerinde de söylemiştim, “‘Adalet mülkün temelidir.’ sözünde siz mülkü mal olarak anlıyorsunuz.” Demiştim. Bu sözlerimden bir ay sonra, mülkün temelini sağlamlamak, birilerinin malını, mülkünü korumak üzere adalet araç olarak kullanılmaya başlandı. Yani, maalesef bugün bütçesini konuştuğumuz Adalet Bakanlığının adında kaldı adalet. Türkiye hukuk devleti olmaktan çıktı, maalesef kanun eliyle hukuk katledilir oldu. On iki yıldır yapıyorsunuz ama bu son yılda tamamıyla yürütülen yolsuzluk operasyonunu tersine çevirmek için hukuk resmen oyuncak oldu. Bir yapıyorsunuz, iki ay sonra tekrar bozuyorsunuz, üç ay sonra bir daha getiriyorsunuz. Yani, tamam, paralelcileri anlayamadınız, anladık, onlarla iş birliği yaptınız ama siz arkanızdan vurdular. Çıkardığınız kanun iki ay sonra, üç ay sonra niye değişiyor? Adalet paketi çıkıyor, bir hafta sonra genel müdürün geliyor, bir daha madde getiriyor, boyacı küpü gibi batır çıkar, batır çıkar. Nerede yaşıyorsunuz siz? Çıkardığınız kanunun sonucunun ne olacağını öngöremiyor musunuz? Üç gün sonra size lazım olacağını biz burada söylüyoruz. Maalesef, kanun eliyle hukuku katlettiniz, yasamayı da kullanarak, yasamadaki çoğunluğunuzu kullanarak, çoğunlukçu azınlığa tahakküm eden çoğunlukçu anlayışı yasamayla beraber yargıya da sirayet ettirdiniz. Üstünlerin hukukunu koruyorsunuz. “Üstün” derken bu söylediğimiz tırnak içerisinde şu anda çoğunluk sizde olduğu için üstün diyoruz, kelimenin öbür anlamıyla, seçkinler anlamında söylemiyoruz, üstünlük, sayı üstünlüğü, parmak üstünlüğü. Parmak üstünlüğü hukuk hâline geldi Türkiye’de.

HSYK’daki yaptığınız yanlışın üstüne, bir daha, bir daha yanlış yaptınız. Bir hukuk katliamı yaşadık mecliste. Otuz sekiz gün Komisyonda, doksan dokuz günde genel kurulda. Sayın Cumhurbaşkanının işine gelmediği için biraz kendisi ara verdi, her ne kadar burada muhalefeti suçladılarsa da parti içi birtakım dengeler açısından vermiş olduğunuz ara haricinde tam doksan dokuz gün de bir torba kanun çıkardık. Bu da hukukun üstüne tüy dikmek oldu.

Kanunla Yolsuzlukların Üstü Örtülüyor!

Şimdi, öyle bakıyorsunuz ki sanki başka yerden gelmişsiniz, Türkiye’de size Plan ve Bütçe Komisyonunda birisi hukukla ilgili bilgi veriyor gibi dinliyorsunuz Sayın Bakan. Birkaç örnek vereyim o zaman, hafızanızı tazeleyelim. Resmen çaldığınız hukuk minaresine bize kanun kılıfı diktirdiniz burada. Çaldığınız hukuk minaresinin kılıfını da dikememişsiniz, bize getirdiniz, kanun kılıfı diktirdiniz. Soma felaketinin arkasından yaraları sarmak için diye torba kanunu getirdiniz biz de destek olalım derken, 61 madde bir anda oldu 150 küsur madde. Anayasa Mahkemesi iptal etmiş, bir daha, bir daha iptal etmiş, bir daha. Yani, o kadar kanun maddesini getiriyorsunuz, Soma, Soma, Soma diyorsunuz helal kısmın içine bütün haramları dolduruyorsunuz. İçinde özelleştirme kararlarının, kanun eliyle mahkeme kararlarının etkisizleştirilmesi var; içinde Kamu İhale Kurumunda Bakanlar Kuruluyla karar alamamışsınız, Bakanlar Kurulu kararına koymamışsınız, buraya getirip bize geçmişe yönelik adrese teslim, kanunların genelliği ilkesine aykırı olarak birilerine, özellikle birine adrese teslim kanun çıkarttırıyorsunuz. Fiyat farkı kararnamesini burada arkadaşlarımız geri çektirdi, Sayın Canikli, eski Grup Başkan Vekili arkadaşınız, şimdi kabine arkadaşınız, bana bizzat söylemesine rağmen “Tamam.” dedi, bir baktım aşağıda yine korsan bir şekilde o madde geçmiş. Yani, onun için diyorum adalet sizin mülkünüzün temelini sağlamlaştırdı. Kime gitti onlar? Şahsa yönelik düzenleme nasıl yapıldı? Anlamak mümkün değil. Arasında Kamu İhale Kurumu düzenlemeleri var, ihaleler var; arasında kamulaştırma düzenlemeleri tamamen hukukla ilgili, adaletle ilgili. Vatandaşın dava açma hakkını elinden aldınız. Açılmış davaları kanun eliyle sonlandırıyorsunuz, bu nasıl bir hukuk? Bu nasıl bir adalet? Bırakın bari dava açsın, mahkeme karar versin. Getirdiğiniz kanun, vatandaşın açılmış davalarını kaldırıyor, yeni açılacak davaların önünü kesiyor. E kendi mahkemenize de güvenmiyorsunuz. Bırakın gitsin adam kardeşim mahkemeye hakkını arasın. Böyle bir anlayış olur mu? Yolsuzluk var, usulsüzlük var; adam okul yapılsın diye, kamu kurumu yapılsın diye arsa bağışlamış, siz imar planını değiştirmişsiniz yapmışsınız rant alanı, AVM yapıyorsunuz. Vatandaş da diyor ki bana “Oradan rantımı ver.” “Yok, alamazsın.” diyorsunuz. Ama size gelince Maliye Bakanı diyor ki: “Şehir rantları koyacağız, gelir vergisinde reform yapacağız. Bizim yanına yaptığımızdan dolayı vatandaşın rantı artarsa vergi alacağız.” Yani, anlamak mümkün değil Sayın Bakanım.

Hepsinden daha komiğini yaşadık, hadi özelleştirmeye çok komedi bahaneler uydurdular: “Efendim, fiilî imkânsızlık var, iadesi mümkün değil.” diye. Kanun karar verdikten sonra gidip adamın evini haczediyorsun, arabasını haczediyorsun; evindeki eşyalarını, telefonunu, bilgisayarını bilmem ne varsa haczediyorsun. Yani, onda fiilî imkânsızlık olmuyor; kapıyı kırıyorsun, giriyorsun, alıyorsun, tutar tutmaz ama adam özelleştirdiğiniz yere 2 tane çivi çakmış “Kusura bakmayın, çiviler 20 lira biz 30’a almıştık.” E ver 50 lirasını adamın o zaman veya çivinin bedelini tespit et, orada da mahkeme var. Bir de yol gösteriyorlar.

Yap Kanun, Boz Kanun, Olmadı Yine Yap Kanun!

Bu son torba kanunu hakikaten tamamıyla işin tüy dikme faslıydı. Bir avuç zehrin üzerine bir parmakcık bal sürüp, maalesef bize onları meclisten geçirttiniz. Komisyonun son gecesinde yaşadığımız ise tam bir garabet ötesi, Kanunlar Kararlar Genel Müdürümüz, kendisi bizatihi şahit oldu. Ben tanımadığım için önce Müsteşar geliyor dediler, Müsteşar zannettim. Şimdi, hem de Kanunlar Kararlar Genel Müdürünün eliyle göndermişsin,  “Ben Genel Müdürüm.” deyince ben de “daha vahim” dedim. Niye? O bakanlıkta buna en çok sahip çıkması gereken sizsiniz. Plan ve Bütçe Komisyonunda CMK görüşülür mü Sayın Bakanım? İnsaf, vicdan! Grup başkanvekilliği de yaptınız ya, hukukçu olmanızı bırakıyorum, İç Tüzük’ü en iyi bilenlerden birisisiniz. Yani, Plan ve Bütçe Komisyonunda CMK’nın ne işi var? Adalet Komisyonu ne işe yarıyor? Allah aşkına.

Kanunu şubat ayında çıkarmışsınız, martta Resmî Gazete’de yayımlanmış. O zaman neymiş? “Efendim, bu paralelciler bize operasyon yaptı, bizim haberimiz olmadı, gizliliği kaldıralım.” Güzel, kaldırdınız. E şimdi? “Vallahi biz onlara operasyon yapıyoruz. Bu sefer avukatları bilgi almasın.” diyorsunuz. Ya tamam da bana niye getiriyorsunuz? Yani, çıkarırken ben mi çıkardım? Git Adalet Komisyonuna!

Şimdi, böyle bir şey olamaz Sayın Bakanım. Sizin Adalet Bakanı olarak buna müsaade etmemeniz lazım. Dört saatlik kavgamızdan sonra arkadaşlar maddeyi çektiler, sonra tek madde halinde Adalet Komisyonuna. Tamam, o da doğru değil ama en azından oradan geçirin ya. Ya, buraya torbanın içine ihtiyaçtan, sahibinden ne varsa vallahi geldi. Yani, alelacele eline kanun alan komisyona koşuyor, işte 61maddeyle başlayan kanun tasarısı böyle 150 maddeyi geçiyor.

 

Milletin Adalete Güveni Kalmadı

Torba çuval oldu, harar oldu, harar. Şu anda kitap oldu, yazdım, iki hafta sonra da yayınlayacağım, önce size hediye edeceğim, Sayın Bakan. Yani, torba hukuku artık harara dönüştü. Bizim Antalya’da harar vardır, pamuk hararları vardır böyle kocaman. Torba dediğiniz küçücük bir şey.

Şimdi burada gülüyoruz ağlanacak hâlimize. Maalesef hukuk devleti ilkesi ayaklar altına alındı. Anayasa Mahkemesi’nin kararlarını geçersiz sayıyorsunuz, Danıştay’ın kararlarını işinize gelmeyince geçersiz sayıyorsunuz, hatta Sayın Erdoğan ileri gidip kendisini daha önce her türlü şeyden koruyan, kapatma davasında dahi kol kanat geren Haşim Kılıç’a kalkıp “gayrı millî” diyebiliyor. Yani, ben anlamıyorum şimdi bugün iyi yarın kötü diyorsunuz. Aynen paralelcilere yaptığınız gibi, herhâlde hemen ortaklık bozuldu muydu yaftayı yapıştırıyoruz.

Bizim bu on iki yılda en fazla kaybettiğimiz duygu, adalet duygusu oldu. Hukuka inancımız yok oldu. Partinizin adında birde bakanlığınızın adında “Adalet” kaldı. Onu da “Ak” diye diye Adaleti unutturdunuz. Kusura bakmayın. Böyle  bir ortamda eğer Sayın Cumhurbaşkanı kalkar başta kendisi hukuk tanımazsa, bütün kurumları, Anayasa’nın başlangıç hükümlerindeki herkesin uyması gereken kurallara önce kendisi uymazsa, Danıştay kararına rağmen “İnşaata devam edin” derse, Anayasa’daki açık kurallara rağmen “Ne olur ne olmaz partide bir sıkıntı olmasın, ben o işi de yapayım, kongreyi de halledeyim, ondan sonra Cumhurbaşkanlığına geçeyim” derse, o zaman bende diyorum ki; “hukuk baştan kokar, ortalıkta kokan balık değil, sizin kokuşmuş hukukunuzdur” derim. Ama maalesef, koku aşağıya doğru da hızla yayılıyor.

Raporlu Hakim Adına Sahte İmza Atanı Bakan Neden Soruşturmuyor?

Kayseri’den bir örnek vereyim. Hâkimin raporlu olduğu zamanda yetkisiz avukat kapatma istemi, tescil işlemi yapıyor. Bununla ilgili soruşturma açılıyor, Bakanlığınız izin vermiyor. Daha önce, ta sizden önceki dönemde verdiğim soru önergesi. 2 defa tekrarladım “Bakanlığımızın takdiridir.” diyor. Nasıl olur? Yani, izinli olan bir hâkim bir kesinleşme hükmünü raporluyken, onun adına imza atılıyor, siz bunu soruşturmuyorsunuz, izin vermiyorsunuz. Peki, benim hukuka nasıl itimadım kalsın o zaman Sayın Bakanım? Yani, ortada delil var, adam ifadesini vermiş, “Ben raporluydum.” Diyor. Onun raporlu olduğu dönemde imzası atılmış, başsavcıya şikâyet var, başsavcı “Gereksiz kaos olur.” Gerekçesiyle izin vermiyor. Gereksiz kaos ne? Belediyenin azledilmiş avukatı da o sahtekârlığın içinde. Şimdi, soruşturacak, soruşturmuyor. Yani, bunları gördüğümüz zaman bizim hukuka falan artık güvenimiz kalmıyor. Adalet sarayları yapmışsınız. Sayın Cumhurbaşkanı da sarayı yaptırdı, oturacak. Bakalım ne kadar oturabilir? Sarayın bir şeyi yok ki. Önemli olan içinde huzurlu oturabilecek mi? Orada içinde savcılar ve hakimler bize sağlıklı adalet hizmeti verebilecek mi veremeyecek mi? Gerekirse çadırda otursun ama adaleti tesis etsin.

Dolayısıyla, oradaki mülk devlettir. Eğer adalette sorun olursa, hukuk baştan kokarsa devletin temeli de sarsılır diyorum.

Cumhur İttifakı Millet Aklı

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*