MHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. E. Semih YALÇIN:

Cumhur İttifakı Millet Aklı

MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekilimiz Prof. Dr. E. Semih YALÇIN’ın, “Terörsüz Türkiye için Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları – Asırlık Birlik Sonsuz Kardeşlik” temalı Adana bölge toplantısında yaptığı basın açıklaması 


Muhterem dava arkadaşlarım, 

Değerli misafirler,

Saygıdeğer basın mensupları,

Soğuk Savaş sonrası alternatif sistem arayışlarının doğurduğu belirsizlik ortamında dünyamız, tarihinin en kaotik dönemlerinden birini yaşamaktadır. 

Kimi strateji uzmanları; mevcut sarsıntıların, iki kutuplu sistemi yıkan uluslararası zelzelenin artçıları olduğunu öne sürerek, yeni bir küresel düzeninin şafağının sökmekte olduğunu söylemektedir.

Kimileri de 40 yıla yakın müddetten beri bir türlü dengeye oturmayan küresel sallantıları, insanlığı felakete sürükleyecek büyük bir beşerî depremin habercisi olarak görmektedir.

İhtiyar dünyamız, çetin bir arayışın sancıları içinde kıvranmaktadır.

Mevcut kaosu yönetme ve dünyanın efendiliğini sürdürme iddiasındaki ABD’nin öngörüsüz ve çıkarcı politikaları, yerküremizi selamete çıkaracak gibi görünmemektedir.

Başka milletlerin ve ülkelerin haklarını yok sayan sömürgeci anlayıştan bir türlü vazgeçmeyen Amerikan yönetimi; bölgesel ve küresel ölçekte yeni sorunlar ve açmazlar üretmektedir. 

Maalesef ekonomi ve ticaretin büyük ölçüde dolara, biraz da avroya endeksli olduğu dünyamızda, ABD veya Batı âlemi öksürünce diğer ülkeler nezle olmaktadır. 

Başını ABD’nin çektiği Batı emperyalizmi tarafından yayılan virüsler yüzünden, insanlığın müzmin hastalıkları sık sık nüksetmekte, bölgesel ve global yaralar daha da derinleşmektedir.

Bilhassa Amerikan yönetimi; Orta Doğu, Doğu Avrupa, Pasifik ve Atlantik’teki bölgesel ve uluslararası sorunların çözümünde yapıcı rol üstlenmek yerine, bunları daha karmaşık ve içinden çıkılmaz vaziyete getirmektedir.

İklim değişikliği, çevre kirliliği, küresel kaynakların hoyratça tüketilmesi gibi problemler, insanlığın akıbeti konusunda karamsar tablolar çizilmesine yol açmaktadır.

Batı’nın adaletsiz tüketim alışkanlığı, mali ve ekonomik krizlerin kronikleşmesi, ticari rekabetin gümrük duvarları dibinde kör dövüşüne dönmesi, tedarik zincirindeki kırılmalar, küresel piyasalardaki dengesizlik gibi nice ciddi sorun, kaçınılmaz olarak her ülkeyi etkilemektedir.

Herkes aynı gemidedir.

Dünya, artık Soğuk Savaş yıllarından daha güvensiz bir yerdir.

Yeni bir global nizam kuruluncaya kadar, kanaatimizce şimdilik en iyi hâl çaresi; gücü yeten ülkelerin kendi göbek bağını kendisinin kesmesi, kendi hastalıklarına kendisinin reçete yazmasıdır.

Her bağımsız devlet, bölgesinde kendi varlığını etkileyen meseleleri kendi tarihî tecrübelerinden yararlanarak, kendi ürettiği yöntemlere dayanarak çözüme kavuşturmalıdır.

Sözünü ettiğimiz mecburiyetler, elbette Türkiye için de geçerlidir.

Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra; yeni bir küresel düzen kurma arayışına sahne olan ihtiyar yerkürede, çarpıcı sistem ve konsept değişiklikleri hayata geçirilmeye başlamıştır.

Yeni nizam arayışları, doğal olarak güvenlik ve uluslararası politika başta olmak üzere küresel ilişkilerde temel paradigma değişikliğine yol açmıştır. 

İki kutuplu dünya, çok kutupluluğa yönelmiştir.

​Hatta multilateral, yani çok taraflı teşebbüsler; yerini zaman zaman minilateral denemelere bırakmıştır. 

Yerkürenin dört yanında, kutup çekimleri yerine, minilateral yani küçük ölçekli iş birliklerinin cazibesi konuşulmaya başlamıştır.

Böylece, mevcut global karmaşada daha avantajlı
olan; müşterek çıkarlara dayalı, küçük ölçekli iş birlikleri, ortaklık veya ittifaklar ortaya çıkmıştır.

Artık, ortak menfaatlerde buluşan birkaç bölge ülkesi veya birbirine uzak iki üç ülke, çeşitli alanlarda iş birliği yolları aramaya, hatta bulmaya başlamıştır.

Orta Doğu’da ABD’nin desteğindeki İsrail’in bütün bölge ülkelerinin güvenliğini tehdit eden saldırgan politikaları, Rusya-Ukrayna savaşı, ABD’nin Latin Amerika ülkelerine karşı sürdürdüğü baskıcı ve tehditkâr tutum, Çin ve ABD arasındaki Tayvan gerginliği, Pasifik uyuşmazlıkları gibi hem bölgesel hem de küresel nitelikteki sorunlar, minilateralizme rağbeti arttırmıştır.

Minilateral iş birlikleri; günümüzde bölgesel ve küresel denklemlerin çözümlenmesi yolunda atılmış pratik pragmatik, adımlardır.

Kıymetli arkadaşlar,

Yeni karmaşık düzende Türkiye, kuruluş aşamasındaki ruhtan kopmaksızın, bölgesinde ve dünyada tam bağımsızlık hedefine bağlı bir yumuşak güç olarak sivrilmiştir.

Türkiye; köhne kutup başı teorileriyle vakit zayi etmek yerine, kendine yeni paradigmalar belirleyerek yoluna devam etmektedir.

Bu çerçevede Türkiye; sınırlı ama etkin, sonuç alıcı ve caydırıcılık odaklı uluslararası iş birliği denemelerine kapı aralamıştır. 

Türkiye; çarkları hayli paslanmış BM, NATO ve AB gibi eski küresel oluşumların yarattığı anaforda dönmek yerine, farklı bağımsız tercihleri tartışmaktadır.

Türkiye; kendini hür dünyadan ve taahhüt altında olduğu mevcut uluslararası kurumlardan soyutlamadan, çağın gerekleri doğrultusunda, yeni bölgesel ve kısmi küresel ortaklıklar tesis etmektedir; öyle de olmalıdır.

​Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin son alarak gündeme getirdiği Türkiye-Rusya-Çin İttifakı(TRÇ), bahsettiğimiz bağımsız iş birliği projelerinin yeni bir versiyonudur.

Sayın Devlet Bahçeli’nin ortaya attığı TRÇ Projesi, bölgesel ve küresel açmaz ve tehditler karşısında Türkiye’nin elini kolunu bağlayıp oturmayacağının, bekasının devamı için daima yeni adımlar atma yetkinlik ve iradesine sahip olduğunun göstergesidir.

Kuruluşundan beri var olan ve son 40 yılda giderek artan dış tehlikelerin aynı sürede içeriye de sirayet etmesi, Türkiye’yi dâhilde de bazı siyasi adımlar atmaya sevk etmiştir. 

MHP ve Ak Parti’nin ortak bir refleksle oluşturdukları Cumhur İttifakı, Türkiye’nin hem bugününü kurtarmak, hem de yarınlarını güvence altına almak üzere kolları sıvamıştır.

Sınırlarımızın ötesinde kalıcı emniyetin temini açısından, öncelikle içeriye bulaşan virüslerin yok edilmesi ve topraklarımızdaki bataklığın kurutulması, Cumhur İttifakı üyelerince elzem görülmüştür.

Türkiye’de dış etkenlere karşı mukavim ve sarsılmaz bir yapı inşa etmenin yolunun, iç dinamiklerin dayanıklı ve güçlü hâle getirilmesinden geçtiği tespit edilmiştir. 

Milletimize bir takım zorluklar ve fedakârlıklar yaşatsa da iktidar tarafından ekonomide alınan tedbirler sonuç vermeye başlamıştır. 

Savunma sanayii dâhil, birçok alanda atılan devasa adımlar; yüz ağartıcı, sevindirici, nefes açıcıdır. 

Dış tehlikelerin bertaraf edilmesi ve ülkemizin güvenliğinin sağlanması yolunda da tarihî hamleler yapılmaktadır. 

Eskinin hasta Türkiye’si, günümüzün bölgesel ve hatta küresel aktörü seviyesine erişmiştir. 

İstikbalden ümitli, hatta eminiz. 

Türkiye’yi mutlu bir gelecek, müreffeh yarınlar beklemektedir.

Öte yandan MHP ve Cumhur İttifakı, Türkiye’de siyasi diyalog ikliminin egemen kılınması, toplumsal huzur ve barışın kalıcı olması için de çaba göstermektedir.

Ülkemizi 21. yüzyılda lider devlet konumuna yükseltmek ve Türkiye Yüzyılı ülküsünü gerçekleştirmek maksadıyla atılan temeller, Terörsüz Türkiye hamlesiyle yeni bir safhaya ulaşmıştır. 

Terörsüz Türkiye adımı; köklü ve sağlam referanslara dayanmakta, ilhamını büyük Türk tarihinden almaktadır. 

Tarih boyunca kurulan büyük Türk devletleri; dünyaya nizam verecek kudrete erişmelerini, önce iç barış ve bütünlüğü sağlamalarına borçludur.

Daha sonra da adil bir küresel sistem kurmak için harekete geçilmiştir.

Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin gündeme getirdiği ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın desteğiyle bugün devlet politikası hâline gelen Terörsüz Türkiye çabaları da aynı minvaldedir.

İki liderin sırt sırta vererek gösterdiği Terörsüz Türkiye çabaları; milletimizin hem devlet, hem de insan anlayışının ürünüdür. 

Bildiğiniz üzere, Terörsüz Türkiye olgusunun bütünüyle halka mal olması için Genel Başkanımız Sayın Devlet Bahçeli’nin talimatları doğrultusunda, partimizce 9 Ağustosta 81 ili kapsayan Terörsüz Türkiye İçin Millî Birlik ve Dayanışma Buluşmaları” başlatılmıştır.

Şu anda gerçekleştirmekte olduğumuz coşkulu toplantı, aynı çerçevedeki 9. ve son buluşmamızdır.

Terörsüz Türkiye buluşmalarında, şehit ve gazi aileleriyle bire bir temasa gelinmiş; bölge toplantılarına onların da iştiraki temin edilmiştir.  

Şehit ve gazi ailelerinin haklı hassasiyetlerinin önemsendiği, kalıcı bir samimiyet ikliminin teşekkül ettiği görülmüştür.

Öncelikle şehit ve gazi aileleri, sonra da bütün Türk toplumu Terörsüz Türkiye’nin lüzumuna emin olmuştur.  

Yeni şehitlerin gelmemesi, yeni gazilerin ortaya çıkmaması için Terörsüz Türkiye hamlesinin hayata geçirilmesinin elzem olduğu noktasında şehit ve gazi ailelerinin, özellikle yaşayan gazilerin desteği alınmıştır. 

Buluşmalar vesilesiyle Terörsüz Türkiye’yi hemen herkesin istediği, bunun MHP’nin söylemlerinden ibaret olmadığı anlaşılmıştır. 

Yıllardır PKK’ya karşı onurlu mücadele veren Diyarbakır anneleri de Terörsüz Türkiye buluşmalarına destek vermiştir.

Terörsüz Türkiye adımına dair Dem Parti, PKK ve bölücübaşı Öcalan ile asla pazarlık edilmediği ve teröre herhangi bir şekilde taviz verilmesinin söz konusu olmadığı sabırla anlatılmıştır.

PKK’nın kendini feshedip silah bırakmasının bir mizansen olmadığı ısrarla vurgulanmıştır.

Dem Parti’nin de bin yıllık kardeşlik iklimine meşru yollardan katkıda bulunma arzusunun önemi dile getirilmiştir.

Terörsüz Türkiye’ye mübalağalı tavır ve içi boş söylemlerle karşı çıkan siyasi partilerin, Türkiye’nin düşmanlarıyla aynı safta buluştukları gerçeği, milletimizin dikkat nazarlarına sunulmuştur.

Türk milliyetçiliği fikrinin Batı’daki gibi ırkçı, ayrıştırmacı, bölücü ve seçici olmadığı hakikati, Terörsüz Türkiye hamlesinin revaç bulmasında amil olmuştur.

Milliyetçilik ülküsünün bilakis kavrayıcı, kapsayıcı, bütünleştirici ve birleştirici olduğu bu vesileyle hafızalara kazınmış, toplumcu niteliği öne çıkmıştır.

MHP’nin hem siyaset platformundaki hem de kamu vicdanındaki eşsiz ve benzersiz mevkii, Terörsüz Türkiye çabalarına güç katmıştır.

Söz konusu buluşmalar vesilesiyle milletimizin MHP’ye teveccühünün artarak devam ettiği ayan beyan görülmüştür. 

Muhterem hazirun,

Cumhur İttifakı, yerli ve millî hamlelerle Türkiye’nin refah ve güvenliğine önemli katkılarda bulunurken, muhalefet ise iş birlikçi tutumunu devam ettirmektedir.

Terörsüz Türkiye olgusunun milletimizin bekası, ülkemizin mevcudiyeti açısından taşıdığı önemi göz ardı eden muhalefet bozgunculuktan vazgeçmemektedir.

CHP ve İP başta olmak üzere muhalefetteki irili ufaklı siyasi partiler, Washington yönetiminin değirmenine su taşımaktadır.

Geçmişte büyük bir tantanayla ABD karşıtı tutum sergileyen değme Marksist ve sosyalistlerin bugünkü yerli siyasi uzantıları, gönüllü Amerikancı tavır sergilemektedir.

Dünün anlı şanlı antiemperyalistleri, bugün müstevlilerin vekilliği ve taşeronluğu görevlerine talip olmuştur.

Terörsüz Türkiye gayretlerinin baltalanmaması ve Türk dış politikasında tek bilek tek yürek olunması elzemken, muhalif siyasi partilerden çatlak sesler yükselmektedir. 

Muhalif partilerce İsrail celladı Netanyahu’nun urganını yağlama ritüelleri sahnelenmektedir. 

Buradan Amerikan yönetimine çağrıda bulunuyoruz:

Washington, en kısa sürede Türkiye’nin dostu mu düşmanı mı olduğunu netleştirmelidir.

Türkiye bekası için her türlü tedbiri almaktan çekinmeyecektir.

Artık Türkiye’ye NATO ve AB ilişkileri üzerinden ayar verme zamanı çoktan geçmiştir.

Bölgede köprülerin altından çok sular akmıştır.

Türkiye’nin bölgedeki gelişmelere seyirci kalacağını sananlar aldanmaktadır.

Soğuk Savaş dönemi de, eski güçsüz Türkiye de gerilerde kalmıştır.

Bölgesel barışın da, küresel barışın da anahtarı Türkiye’nin elindedir.

Türkiye, bölgesel ve küresel açmazların kilidini açabilecek kudrettedir.

Bölgedeki muhteris küçük devletleri, ufak hesaplar peşinde koşmaktan vazgeçmeye, ayaklarını denk almaya çağırıyoruz.

Pasifik’ten Atlantik’e küresel barış ve sükûnu sağlama yolunun, Orta Doğu’nun istikrarından geçtiğini hatırlatıyoruz.

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın bitmesi, Filistin davasının başarısı ve İsrail saldırganlığının sona ermesi için Türkiye’nin üzerine düşeni yapmaya her zaman hazır olduğunu bir kez daha vurguluyoruz.

Bu arada Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve ABD başkanı Donald Trump arasında 25 Eylül’de Beyaz Saray’da gerçekleşen görüşmenin, Türkiye’nin güvenlik hassasiyetleri ve küresel konumu bakımından olumlu sonuçlara vesile olacağına inanıyoruz.

Şüphe yok ki Türkiye’yi görmezden gelenleri biz de görmezden geleceğiz.

Türkiye’yi hesaba katmayanları biz de hesaba katmayacağız.

Bilinmelidir ki artık yalnızca bölgedeki değil, dünyadaki bütün denklemlerin merkezinde Türkiye vardır.

Bölgemizde Türkiyesiz oyun kurmaya çalışanlar, karanlık Orta Doğu denkleminde kaybolmaya mahkûmdurlar.

Bugün Adana’da gerçekleştirdiğimiz Terörsüz Türkiye buluşmalarının sonuncusu vesilesiyle bir kez daha şu hususları dillendirmeyi görev addediyoruz: 

MHP, Türk milliyetçiliği davasının siyaset platformundaki yegâne temsilcisidir.

Hiçbir taklit, aslının işlevini icra edemez.

Siyasette asıl esastır.

Kopya, asıl yerine geçmez.

Türk milliyetçiliği davasının dönüştürücü ve üretici vasıfları, MHP’nin destansı siyasi mücadelesinde kendini bulmuştur.

Kendini MHP’nin yerine koymaya çalışan kötü taklitlere millet itibar etmemiştir, etmeyecektir.

MHP aleyhindeki karalama kampanyaları, bir siyasi bumerang gibi dönüp sahiplerini vuracaktır.

Türkiye’de MHP’yi dışlayarak, küçümseyerek hiçbir siyasi hesap yapılamayacaktır.

MHP’nin yok sayıldığı bir siyasetin istikameti olmayacaktır. 

 ​MHP;

– Maşeri vicdanın gür sesini siyaset iklimine yansıtmaya devam edecektir.

– Türkiye’nin tam bağımsızlığına halel getirecek her türlü oluşum veya ittifakın karşısında cesaret ve kararlılıkla duracaktır.

– Devletimizin temadisi ve milletimizin bekası yolundaki müessir ve hayati fonksiyonunu muazzam bir şuurla icra etmeyi sürdürecektir.

– Terörsüz Türkiye projesinin garantörlüğü işlevinden taviz vermeyecektir. 

– Terörsüz Türkiye hamlesinden geri adım atılmayacaktır.

– İç barış kâmilen tesis edilinceye kadar Terörsüz Türkiye hususunda her türlü fedakârlık samimiyetle sergilenecektir.

– Terörün, Türkiye gündeminden sonsuza kadar düşürülmesi için başlatılan siyasi diyalog havasının kirletilmesine izin verilmeyecektir.

– Hulasa, Terörsüz Türkiye kervanı mutlaka Kızılelma’ya ulaştırılacaktır.

Cumhur İttifakı Millet Aklı

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*