MHP’li Günal: “Sosyal Yardımlar Siyasete Alet Edilmemeli!”

Cumhur İttifakı Millet Aklı

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın 2015 yılı bütçesi üzerindeki görüşmeler sırasında söz alan MHP Antalya Milletvekili Doç. Dr. Mehmet GÜNAL, sosyal yardımların sosyal devletin bir gereği olduğunu ve siyasete alet edilmemesi gerektiğini, Bakanlığın da siyaset üstü kalmaya özen göstermesi gerektiğini söyledi. Muhtaç durumda olanların gelir düzeyleri yükseltilerek muhtaçlıktan kurtarılmasının esas olduğunu belirten Günal, muhtaç durumda olan çocukların sayısının azaltılması ve ortak programlarla eğitilmeleri gerektiğini ifade etti. Günal ayrıca, tüm sosyal ve sorunların toplumdaki temel sorun ahlaki yozlaşmanın önlenmesiyle çözülebileceğini, bunun da topyekün bir eğitim seferberliğiyle gerçekleştirilebileceğini söyledi.

 

Günal’ın konuşmasının özeti şöyle:

 

Veren Elin Alan Elden Haberi Olmamalı!

 

Biz Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına pozitif ayrımcılık yapıyoruz muhalefet olarak. Sadece şahsınızla ilgili değil çünkü bu Anayasa’mızda yazılı olan sosyal devlet olmanın bir gereği. Tabii, pozitif ayrımcılığı yaptıktan sonra, öncelikle de uyarıyoruz, siz de bu pozitif ayrımcılığa layık olmaya çalışın. Yani bunun bir sosyal devlet olmanın gereği olan bir bakanlık olduğunu, bir hükûmet icracı bakanlığı olmadığını ilke olarak kabul ederek siyaset üstü tutmaya gayret edin ki biz de o pozitif ayrımcılığımızı devam ettirelim.

 

Tabii, çok fazla konuyu ilgilendiren bir kurum. Değişik kesimler var, gençlerimiz, kadınlarımız, yaşlılarımız, engellilerimiz, birçok şey var konuşulacak ama ben birkaç tane ana hususa değineceğim. “Temel politikalarımız hak temellidir.” demiştiniz. Yani “hak temelli”, tamam, “hak temelli” kısmı nakdi kısımlarla ilgili “Kimler destek hak ediyor, kimler bu sınırın altında, kimler prim ödeyemiyor, ya da ödeyecek durumda değil?” Ancak bu yardımları yaparken de “veren elin alan elden haberi olmamalı” düsturuna dikkat etmek gerekir. Ama asıl olan bence onun dışında biraz bu kesimlere karşı kucaklayıcı, şefkat elini uzatacak bir devlet anlayışı lazım. Burada yaptığınız birtakım çalışmalar var. Bu çalışmalarda elde ettiğiniz bulguları eylem planına dönüştürecek, o sorunları tedavi edecek yani sadece yardım yaparak değil, asıl devletin kucaklayıcı elini hissettirerek, çocukluktan itibaren aile içerisinde belli eğitimleri sağlayacak o boyutunu da temel yaklaşım olarak benimsemek lazım.

 

Çocuklarımızı Hem Aile İçinde Hem de Okulda Eğitmeliyiz!

Sizin söylediğiniz anlamda, önce hakça olan kısmına, maddi kısmına hızlıca değinelim. Burada ücretsiz sağlık hizmeti, Genel Sağlık Sigortasından bahsetmişiz. Bu kapsamda, hane içinde gelir seviyesi brüt asgari ücretin 1/3’ünden az olan 9,2 milyon kişi. Benzer sözleri geçen sene de 9 milyon olarak Sayın Fatma Şahin’e söylemiştik. Bunlara yardım yapılması, hak edenlere yardım edilmesi güzel, hak temelli. Bugün Sayın Başbakan da birçok dönüşüm programından bahsetti. Hâlâ on iki yıldır yapılamayan yapısal reformlar bunlar. Bir an önce bunların yapılması ve bu 9,2 milyon kişinin önce yarısına, sonra üçte birine ve artık herkesin kendi primini öder hâlde bir sosyal refah düzeyine erişmesini istiyoruz. Yani sosyal devlet olmanın gereği budur. Tabii ki yoksullara, muhtaçlara yardımcı olalım ama bu sayı düşmüyor. Geçen yıl 9 milyonken şimdi 9,2 milyon kişi demişsiniz. Esas olarak, bizim devlet olarak görevimiz, Parlamento olarak burada yasama çıkarırken gereksiz, lüzumsuz tartışmalarla gündemi meşgul etmek değil, bir an önce ekonomik ve sosyal reformları yapabilmek için gerekli yasal düzenlemeleri çıkarmak olması gerekir diye düşünüyorum.

 

Bir de burada “insani gelişmeye geçiş stratejisi adlı, ülkemizin ilk ulusal yoksullukla mücadele stratejisi belgesini hazırlıyoruz. Şu anda hazırlıyoruz Kalkınma Bakanlığıyla beraber.” diyor. Ama on iki yıl önce Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olurken bizim 1999 yılında iktidara gelirken söylediğimiz “yoksullukla ve yolsuzlukla mücadele” diyordu. Onun için bir an önce bunun eylem olarak plandan öteye geçmesi gerekiyor, bir an önce hazırlanıp uygulanmasının doğru olacağını düşünüyoruz.

Bize de burada söylemiş olduğunuz ergen profili ve aile yapısıyla ilgili araştırmalarda yer alan sosyal bulguların da bir an önce önlemlerinin alınması lazım. Yine altta söylediğiniz madde kullanımıyla ilgili araştırma da önemli, ama biz zaten araştırmanın dışında sürekli gazetelerde, televizyonlarda, belli çevrelerde bu çocuklarda bağımlı olma yaşının çok düştüğünü görüyoruz. Bunun için de bir an önce aile içinde ve okulda eğitimlerin yapılması gerekir. Millî Eğitim Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğünün ilgili birimleriyle ortak bir şekilde hareket etmelidir. Devletin diğer kurumlarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla beraber, Yeşilay’la birtakım çalışmaların bir önce başlanması gerektiğini söylüyoruz, ama maalesef yaş daha da düşüyor ve kullanıcı sayısının arttığını raporlarda da araştırmalarda da görüyoruz. Bunların da bir an önce halledilmesi gerekir.

 

Size “siyaset üstü kalın.” dedim ama burada, sunuşunuzun içinde yer alan kısımla ilgili kısa bir uyarı da yapmak istiyorum. Bütün bakanlar alışmış, “on iki yıl” diye hâlâ söylüyor. Biz her sene yeni bütçe çıkarıyoruz Sayın Bakanım. “2002’de şöyleydi, 2014’te böyle. On iki yılda şunu yaptık.” diyor. Peki, geçen yıldan bu yana ne oldu, bir önceki yıldan bu yana ne oldu, azalttınız mı, çoğalttınız mı? Örnek, burada, “2002’de 6.976 çocuk evlat edinilmişken 2014 yılında 13.300.” Anlamı ne? Peki, toplam muhtaç duruma düşmüş çocuk sayısı ne kadar olmuş? Onun yanına onu da koyacaksınız ki o zaman toplam muhtaç çocuk kaçmış, yurda düşecek durumda olan çocuk kaçmış, yurda başvuran kaçmış, başvurmayıp sokaklarda yaşayan çocuk kaçmış, bunları bilmemiz lazım. Hani “Siyaset üstü kalın.” Diye bundan söylüyorum. “Şu kadar çocuğumuz var, şu önlemleri alıyoruz. Şunları almamız lazım. Parlamento olarak size şu görevler düşüyor.” deyin, biz de onlara destek olalım, siyaset üstü dememizin nedeni bu. Onların bir faydası yok, tam tersine keşke tamamen azaltabilsek. Bir senede siz yok edin, biz de size teşekkür edelim. O mümkün değil ama en azından Bakanlık olarak bunun planını, programını artık eyleme dönüştürelim ki sayıyı azaltalım, muhtaç çocuk sayısı azalsın, tabii ki muhtaç olanlara da en iyi şartlarda bakalım.

Toplumun Temel Sorunu Ahlaki Yozlaşma!

Ben esas itibarıyla toplumdaki temel sorunun –dün Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesinde de hatırlattım– ahlaki yozlaşma olduğunu düşünüyorum. Tabii, bunun içerisinde ekonomik sorunlar, sosyal sorunlar, nereden kaynaklandığı belli olmayan farklı birtakım sorunlar yaşanıyor ama esas itibarıyla sizin de sorumluluk alanınızda bulunan aileden başlayan bir eğitim süreciyle bunun yapılabileceğini düşünüyorum. Hem dini eğitimle hem normal aile içi eğitimle hem de örgün eğitimle, Millî Eğitim Bakanlığıyla beraber ciddi bir eğitim kampanyasıyla önce toplumdaki ahlaki yozlaşmanın önlenmesinin en temel unsur olduğunu düşünüyorum. Burada da size çok fazla sorumluluk düştüğü için, aileden eğitimin başladığını bildiğimiz için özenle korumaya çalışıyoruz.

 

Dolayısıyla da bunları bir dostane uyarı olarak görün. O şartlarda biz her zaman yapıcı, yol gösterici muhalefet anlayışı çerçevesinde, yapılacak bütün düzenlemelere ve işlere destek olacağımızı söylüyor, tekrar bütçemizin hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

 

Cumhur İttifakı Millet Aklı

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*